Bu ayar anasayfayı sıfırlamaya yarar. Kapanan ve gizlenen menüleri geri getirir.

Sıfırla

Emre Altuğ: “Yaşanan hiçbir şey boşa değil”

Emre Altuğ zaten heyecanıyla, yaptığı her işi sevmesiyle, ışıltısıyla başlı başına ilham veren bir adam. Ama asıl ışıltılı Emre Altuğ taze çaylarımız gelip Dokuz Sekiz Müzik’ten çıkan yeni single’ı “Emre Altuğ’DAN”ı dinleyip, bir yandan oğlu Kuzey’den bahsederken belirdi.Single’daki iki şarkı, son zamanlarda  dinlediğim en iyi iki pop şarkısı, Emre Altuğ da bunun farkında. zellikle de “Sev Diyemem” şarkısı. Yani baba olmak Emre Altuğ’a yaramış.

Biz albüm beklerken single çıkardınız, neden böyle oldu?
Aslında albüm yapmak için yola çıktım. Onun çalışmaları da devam ediyor bir yandan. Fakat yaz aylarına yetiştiremeyeceğimizi fark ettik. Öyle olunca bir anda dan diye karar verdik ve hemen çok sevdiğim iki parçayı single olarak paylaşmak istedim. Single’ın adının “Emre Altuğ’DAN” olmasının nedeni de bu. Hem Emre Altuğ’dan hem de böyle “dan diye” bir anda single kararı verdiğimiz için. Bence daha iyi oldu. Bir de şöyle bir durum da var; single olunca parçalar harcanmıyor. Benim bundan önceki albümlerimde bir iki parça vardır ki; klip çekmediğimiz için harcanmıştır. Ben hepsine klip çekmek istiyorum.

Baba olmanın müziğinize etkisi oldu mu?
Olmaz mı? Belki de albümün yetişememesinin sebeplerinden en önemlisi o. İlk başta konsantrasyonumu darmadağın etti. Bir döneminiz şok içinde, bebeğe konsantre olarak geçiyor. Sonra tekrar işime yoğunlaştığımda albümü yaza  yetiştiremeyecek durumdaydım. Yani böyle bu durumun sebeplerinden biri Kuzey. Ama bununla beraber, hayatıma öyle bir şey kattı ki; bunun ne kelimelerle ifadesi mümkün ne mimikle ne de jestle. Bir de Kuzey’in çok kısmetli geldiğini  üşünüyorum. Bütün yaptığımız işler son bir senede çok iyi gitti. Bu albüm de biraz onun kısmeti. Onun doğumunun birinci yılına denk geliyor “Emre Altuğ’dan” albümü.

Oğlunuz için yaptığınız şarkı var mı?
Single’da yok tabii ama yaptım ve belki albüme yetişebilir.

Ninni şarkı söylediğiniz oluyor mu Kuzey’e?
Tabii ki! Her türlü şarkıyı söylüyorum. Göbek havası da çiftetelli de söyledim, Ali Baba da söyledim, kendi şarkılarımdan da söyledim. Ona şarkı olsun yeter ki! Her çocuk müzik sever. Bir anda dikkatini çekiyor. Doktoru da “Mümkün mertebe çok müzik dinletin” dedi çünkü müzik, melodiler zekâsının, algılamasının gelişmesini sağlıyor.

Baba olmak sizi nasıl değiştirdi?
Kendimi dışarıdan göremediğim için onu tam bilemiyorum tabii. Ama şunu söyleyebilirim  ki; daha toleranslı biri oldum. Çünkü  daha önce kimse beni uyandıramazdı!  Uyandıran üzülür! Ama Kuzey olunca  kural bozuluyor. Uyuyalı 1.5 saat de olsa, sabahın beşi de olsa, uyanıyorum ve bir anda kendimi onunla oynarken buluyorum. Çok enteresan bir şey bu.

BUGÜN İLK KEZ BABA DEDİ
Sizinle en son konuştuğumuzda Çağla Hanım henüz hamileliğinin sonundaydı ve o dönem biraz gergindiniz…
Kim gergin olmaz ki? Ama çıktı rahatladık! Hakikaten gergin bir dönem, o dönem, neler olacağını, neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. O dönemi  atlattık neyse ki. Bambaşka bir dönemdeyiz. Hatta bugün “Baba” demeye başladı. Tabii “da-da” “ba-ba” diyor. “Ne yapayım ben böyle babayı, bana bir hal hatır sormadıkça” dedim. Ben Kuzey’in baba demesinden çok, beraber bir şeyler paylaşarak gezdiğimiz tozduğumuz zamanı hayal ediyorum.

Peki daha fazla çalışayım, çocuğumun geleceğini daha çok garantiye alayım gibi duygularınız var mı?
Var tabii. Her şey onun üzerine dönmeye başladı. Onun hayatı önemli. Ona banka hesabı açalım, bir yer alalım, ileride prim yapar, oğlumuzun işine yarar diye
düşünmeye başlıyorsunuz. Bunlar engellenebilir şeyler değil, refleks gibi oluyor. Şimdi anne-babamı daha iyi anlıyorum.

En son konuştuğumuzda “hamile kadın delidir” demiştiniz. Değişti mi bu fikriniz?
“Delidir” demedim, “Deli kabul etmek gerekli”  dedim. Yani çok normal değil tabii. İç organlarının yeri ve hormonların değişirken ruhun değişmemesi gibi bir şey söz konusu değil. Bir de loğusa dönemi var ama neyse ki biz onu çok sorunlu atlatmadık. Çok sakindi Çağla genel olarak. Dolayısıyla şimdi Kuzey de çok sakin, munis ve güler yüzlü bir çocuk.

“HASRET AŞKTAN HEDİYE”
Çıkış şarkısını neye göre seçtiniz?
Soner Sarıkabadayı bana bir şarkı  dinletti. Güzeldi ama çok içime sinmemişti. Sonra o şarkıyı başkasına verdi. Ben de madem o parçayı başkasına verdin, bana başka parça yapacaksın dedim. Böylelikle bana özel bir parça yapılmış oldu. Bu çok daha benim içime  sinecek bir parça olmasını sağladı “Çifte Kavrulmuş”un. Çok sevdiğim bir iki laf var bu şarkıda. Mesela “hasret aşktan hediye”… Tam son döneme uygun, trendy bir pop şarkısı. Ama derin ve kaliteli. Soner’de en sevdiğim şeylerden biri bu, tüm anlattıklarında bir derinlik var.

İçinde biraz Türk müziği etkileri var…
Girişte ud çaldırdık, o da işi Türkleştiriyor. Zaten bizim Türkiye’de yaptığımız Türk popunu yürütmek, yönlendirmek. Arabesk müzikle pop arasında kalmış bir pop anlayışı var memleketimizde. Biz Batı’ya yönelik bir sound’la sıcak melodiler yakalamaya çalışıyoruz. Müziğimizi Boğaz Köprüsü’ne benzetiyorum. Asya da Avrupa da var.

“SEV DİYEMEM” KLASİK OLABİLİR
“Çifte Kavrulmuş” da güzel ama “Sev Diyemem”i daha çok sevdim, hemen dilime dolandı…
Gülşah Tütüncü’nün şarkısı bu.  Neredeyse 30 şarkısını dinledim ama aradan bunu seçtim. Bu parçada çok acayip bir hava var. Gelip geçici değil, klasik olabilecek bir şarkı. Eski Türk Filmleri’ndeki hâlâ dinlediğimiz şarkılar gibi. Şarkıyı kimin olduğuna bakmadan dinleyenler eski bir şarkının cover’ı bile zannedebilirler. Bana da en cazip  gelen tarafı bu oldu. Tam bir kavuşamama ve aşkına karşılık alamama hikâyesi. “Çifte Kavrulmuş” daha çok pop dinleyenlerin şarkısı olsa da  “Sev Diyemem” herkesin şarkısı olacak, her yerde çalacak bence.

YAŞANAN HİÇBİR ŞEY BOŞA DEĞİLDİR
Aşkta yaşananlar boşa yaşanmış sayılabilir mi?
Hayır. “Çifte Kavrulmuş” şarkısının sözlerinde “Sanki kalbim boş yere yanmış” diyor ama hayatta hiçbir şey boşa değildir. Yaşadığınız her tecrübe sizi biraz daha büyütür, geliştirir. Ama insan bazen öyle bir boşluğa düşer ve  böyle düşünür. Şahsi görüşüm yaşanan  hiçbir şey boşa değil.

Sanki Türkçe şarkılarda artık eskiye dönüş var, daha saf aşklar anlatılıyor gibi…
Eski Türk filmlerinde anlatılanların çok gerçek olduğunu bundan ancak birkaç  sene önce farkına vardım. Hep abartılı bulurduk ya, halbuki ne kadar gerçekmiş. Sadece zaman zaman tekniklerinde, oyunculuklarında sorun olabilir ama anlatılanlar çok gerçekmiş. Bu yüzden  aynı duygular hissediliyor ama bu bir eskiye özenme değil; aynı duyguların hâlâ yaşanıyor olmasıyla ilgili. HT


Bunlarda ilgini çekebilir:

Yorum yazın