Meziyeti olmayanın adı anılmaz

Dünyaya gelen her insan, yaşamak ve hayatını sürdürmek için; bedenini beslemek, geçimini teminetmek ve ailesini geçindirmek zorundadır.  Bunu yaparken madde ve mana dengesini de dikkate alması lazım.  Çünkü, biz sadece et, kemik ve kandan ibaret bir varlık değiliz.

Bizim bir de ruhsal yanımız var. Madde ve mana, dünya ve ahiret dengesini dikkate almamız, hesabımızı kitabımızı bu dengelere göre yapmamız; hem insan, hem de islam olmanın şartlarından biridir.

Kur’ anı-Kerimde, denge presibi; “Allah’ın sana verdiÄŸi ile ahiret yurdunu ara, dünyadanda nasibini unutma.” ÅŸeklinde ifadesini bulurken, Peygamberimiz(s.a.v) de bu konuda; “Hiç ölmeyecekmiÅŸ gibi bu dünya için, yarın ölecekmiÅŸ gibi de ahiret için çalış.” buyuruyor.

Ne ruhu silip süpüren bir maddiyat, ne de maddeyi ihmal eden bir maneviyat düşüncesi, bizi doğru hedeflere götürmez.

Hem inancımızda, hem de örfümüzde, el emeÄŸi ve alın teri kutsaldır. Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde; “Hiç kimse el emeÄŸi ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiÅŸtir.” buyuruyor.

Insan olmanın onurunu taşımak, sorumluluÄŸuna ortak olmak, toplum içinde, başı dik, yüzü ak, dostuna mahcup, düşmanına muhtaç olmadan, yaÅŸamak isteyen kimse, mesleÄŸini iyi yapmak, san’atını dogru icra etmek ve tembelliÄŸe pirim vermemek zorundadır.

Istiklal marşı şairimiz, Mehmet Akif bir beytinde:

“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası Dostunun yüzkarası, düşmanın maskarası” diyor.

Bir insanın, sıradan bir çalışan olmaktan ziyade, kalifiye olması , kaliteli ve verimli iÅŸ yapması; o kimsenin bir mesleÄŸi veya san’atı, okul çağında, bütün iceliklerine ve ayrıntılarına vakıf olacak ÅŸekilde öğrenme ÅŸartına baÄŸlıdır.

Atalarımız, “Meziyeti olmayanın adı anılmaz” demiÅŸler.

Eğer gençlerimiz itibar sahibi olmak, dikkate alınmak ve toplumda bir yere gelmek istiyorlarsa, ya okuyarak kariyer yapmak veya iyi ve geçerli bir meslek eğitimi almak, ya da bir sanat öğrenmek zorundadırlar.

Belki bir latife olarak, Mehmet Akif’in yukarıdaki beytini:

“Kim öğrenmezse bu dünyada bir san’atı Dostunun yüzkarası, düşmanının maskarası” ÅŸeklinde okuyabiliriz.

Meslek yapmak, san’at öğrenmek her insan için bir hedef, iddia ve hatta bir ideal olmalıdir. Bu kiÅŸi bir kıralın, bir sultanın oÄŸlu bile olsa.

Bilgeler “Masallar asla yaÅŸlanmaz” demiÅŸler. Bu düsünceyle yazımızı “Bir nükte, bir ışık” kabilinden bir hikayeyle bitirmeye çalışalım.

Bir büyüğümüz sık, sık; “Her insan düzgün bir meslek edinmeli veya geçerli bir san’at öğrenmelidir” der ve bu konuyla ilgili bir Iran masalı anlatırdı :

“Bir kralın oÄŸlu, bir çobanın kızına aşık olur ve babasına ısrarla bu kızla evlenmek istediÄŸini söyler. Fakat babasi “Sen benden sonra kral olacaksın, bir çoban kızıyla ne iÅŸin olur ki” der. “Evet biliyorum, ama elimde deÄŸil, ben o kızı seviyorum” diye ısrar eder prens.  Kral oÄŸlunun ısrarına dayanamaz ve adamlarından birisini kızın ailesine gönderir.

Kralın sözcüsü, kıza, kralın oÄŸlunun kendisini sevdiÄŸini ve evlenmek istediÄŸini söyler. Kız bir müddet düşündükten sonra, “Peki, benimle evlenmek isteyen genç, ne iÅŸ yapar, mesleÄŸi, san’atı nedir?” diye sorar adama. Adam kızın bu sorusunu anlamsız bulur ve gülerek der ki, “O, kralın oÄŸludur, ona meslek yapmak, san’at öğrenmek gerekmez” der. Fakat çoban kızı, “EÄŸer o benimle evlenmek istiyorsa, önce mutlaka bir san’at öğrenmelidir” diye ısrar eder.

Ve kralın oÄŸlu, hasır dokuyuculuÄŸna karar verir ve bu san’atın bütün iceliklerini öğrenir ve nihayet çobanın kızıyla evlenir.

Bir gün, kralın oÄŸlu ÅŸehrin kenar bir mahallesinde dolaşırken, eÅŸkiyalar tarafından rehin alınır. Prensin hayatı tehlikededir. Kralın oÄŸlu eÅŸkiyalara, “Siz bana malzeme getirebilirseniz, ben size çok güzel ve çok para eden hasır kilimler dokurum.” der. Nihayet kralın oÄŸlu üç gün içinde, üç güzel hasır-kilim dokur ve hırsızlara, “Bu hasıları saraya götürün, kral bu sanatın kiymetini bilen bir insandır ve size her bir hasır için, en az, yüz altın lira ödeyecektir” der. Hırsızlar hasır-kilimleri saraya götürünce kral, hasırların, oÄŸlunun dokuması olduÄŸunu anlar.

Ve çoban kızı da farsça harflerle iÅŸlenmış motiflerden, kocasının mesajını alır. Kralın askerleri hırsızların mekanını ve oÄŸlunun rehin kaldığı yeri kuÅŸatırlar ve prens saÄŸ olarak saraya döner ve ailesine kavuÅŸur. Prens hanımını görünce onun önünde sevgi ve saygıla eÄŸilerek, “Bügün ben senin sayende hayattayım” der ve ona teÅŸekkür eder.

Onlar ermiÅŸ muradına biz çıkalım kerevetine.”

Prof. Nebi Uysal

Not: Bu yazi özel izin ile yayinlanmaktadir. Herhangi bir sekilde kopyalanamaz, cogaltilamaz.


Bunlarda ilgini çekebilir:

1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (1 votes, average: 3,00 out of 5)
Loading ... Loading ...

2 Yorum “Meziyeti olmayanın adı anılmaz”

  • 1
    Sulhi

    Hocam, iyi söylemisiniz, güzel anlatmisiniz.

    Fakat yasadigimiz zamanda malesef gerceklesmiyo bu güzellikler. “Masallar yaslanir” hale gelmis, size o kadar cok örnek verebilirdimki, ama siz kendiniz Linz’de ders vermis bi hoca olarak, “genc hayatin” icinde olan bi izleyici olarak gayet iyi biliyorsunuz ne demek istedigimi.

    Müslümanlik bizim temelimizdir. Ama yasadigimiz sehirlerde müslümanligimizi kutsal kitabimizin sartlarina göre yasayamiyoruz. Bu üzücü.

    Ama bunun suyunu cikaranlarda var. Ben dinimi icimde yasiyorum deyip, afedersin gavurdan bile rezil hayat sürenler var.

    Bilgi sahibi olmayi, modern olmayi, ileri görüslü olmayi, ahlaksizlikla karistiranlar var. Kötü örnek olanlar, insanlari zorla kötü yola düsürenler.

    Cehalet’denmi gelir, imansizliktanmi, bilinmez. Yoksa bizim icimizdemi yatar böyle kücülmek?

    Insallah öyle diildir hocam. Sohbeti kesmek öyle insanlarla bi yana, arkadasim dostum demek bi yana.

    Nasil bi dünyada yasar olduk hocam?

    Ben 20 yasindayim, bunlari görüyorsam, yanlisi dogruyu tartabiliyorsam, benim büyüklerim niye göremiyor hocam?

    Hadi diyelim Kuran’a göre, onlarin icine kör seytan girmis, kulagina fisildiyor. Hepsimi izin veriyor buna hocam?

    40 yas üstü kadinlar, 18ini doldurmamis kizlar, 30 yaslarinda genc adamlar…ne bu rezalet? Biz kimiz?

    Bu insanlarin türünden olmaktan utanc duyuyorum. Ülkesinde yasadigimiz avusturyali bile bazen bunlardan daha müslüman, daha türk cikiyor. Ne demek istedigimi anladiniz sanirim hocam.

    Saygilar

  • 2
    Ercan Demirceylan

    Hayatımda tanıdığım en dürüst,en bilge kişi;komşuluk yapmış,müdür yardımcılığını yapmış birisi olarak böyle yüksek bir şahsiyeti tanıdığım için bahtiyarım.Siz ve sizin gibiler olmasa acaba İSLAM dediğmiz YÜCE DİN ne hallere gelirdi.Siyasetçilerin elinde bir oyuncak,ticaretçilerin elinde bir kazanç yolu,bazı din adamlarının elinde menfaat sağlama yolu sınrsız biçimde açılırdı.Allah(C.C) siz ve sizin gibilerden binlerce razı olsun ki doğru yolu,HAKYOLU yani gerçek İSLAMI anlattınız hep.Sağlıcakla kalın,ALLAHA(c.c)emanet olun.

Yorum Yazınız

6.966 Okuma